Anayurt Oteli ve Zebercet



 

İkinci dünya savaşı sonrasında, iki sosyal bilim dalı olan psikoloji ve edebiyatı birleştiren yazım türü yaygınlaşmıştır. Nurullah Ataç’ın ruhbilimsel roman olarak tanımladığı yeni roman yazımı derin bir psikolojik gözlemle beraber edebi bilgi ve yetenek de gerektirir. Her insanın sahip olduğu dünyaları ayrı ayrı anlamaya çalışmak ve tahlil edebilmek bu yazım türünün gerekliliklerindendir. Türk edebiyatında Mehmet Rauf’un eylül adlı eseri Türk edebiyatında psikolojik roman kategorisinde bir ilktir. Sonraları Abdülhak Şinasi hisar ,Ahmet Hamdi Tanpınar Yusuf Atılgan ve oğuz Atay gibi yazalar psikolojik romanlar yazmışlardır.

Yusuf Atılgan Manisa da doğmuş ve ilk romanı olan Aylak adam ile yunus Nadi roman ödülüne layık görülmüştür. Edebiyat fakültesinde hocası olan Ahmet Hamdi Tanpınar’dan da çok etkilenmiştir. Romanlarında vaka anlatmayarak karakterlere psikoloji tahlili yapan Yusuf atılgan, Anayurt otelini manisada bir otel olan anavatan oteli katibinden esinlenerek yazmıştır.

Romanın karakteri anayurt otelinin kâtibi zebercet, çocukluğundan bu yana kimse tarafından kabul edilememeyi bir maraz gibi taşımıştır omzunda. Öyle ki yedi ayda doğmuş bir bebek olması anne karnında bile kabul göremediğine bir işaret olabilir. Güçsüz çelimsiz bir insan olan zebercet düzenli hayatının içinde, ürkek ve çekingendir. Sosyal ilişkilerden bu denli kaçması, içine dönük, toplumsal ilişkileri soğuk ve mesafeli, karşısındakilere güvensiz, olması nedeniyle Zebercet için şizoid bozukluk rahatsızlığı vardır diyebiliriz.

Şizoid bozukluğun yanı sıra, sapkın duyguların ve insana yabancılaşmanın da analiz edildiği romanda zebercet karakterinin dünyası gecikmeli Ankara treniyle otele gelen kadınla alt üst olur. Yıllarca süren düzen bozulur. Kadının gidişinin ardından, kadının kaldığı odayı bir tapınağa çevirir. Kadına dair her şeyi kutsal sayar, onun yarım kalmış sigarasını içer bardaktaki dudak izini öpmeye varan sapkın bir ruh haline bürünür. Kadın içiyor diye sigaraya başlar, tekrar geleceğine dair umudu ile bıyıklarını kestirir ve takım elbise alır kendine. Bu süreç ilk günlerde her gelen tren sesiyle heyecan verirken sonraları umutsuz bir bekleyişe bırakır kendini. Tüm alışkanlıkları değişen Zebercet, onu ayakta tutacak düzen kaynağı olan oteli de kapatır. Güçsüz ve önemsiz olan zebercet, ortalıkçı kadını boğarak öldürür. Bu cinayet, onu intihara götüren son olaydır. Zebercetin intiharı, aradığını bulamamanın ve varoluşun idealsizliğinin bir sonucudur. Bir başkaldırıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Issız Adam ve Issız Ada

Marcel Proust'un Ruh Dünyasından

Sosyal Normlar ve Kültür