Eski Gece Parçaları Hikayesine Bakış



 

Modernizmi aşarak bağımsızlığını ilan eden postmodern ve avangart sanat anlayışı Türk Edebiyatında 1970’lerden sonra yer bulmaya başlamıştır. Roman ve hikayelerini postmodernist anlayışla, fantezi evreninde yazan Nazlı Eray da kendi tabiriyle, “Türkiye’de büyülü gerçekçiliğin öncüsü” dür.

Eski Gece Parçaları hikayesi, oldukça sıradan görünen ve ismi belirtilmeyen bir kadın karakterin otobüs durağında umutsuz bir gencin arayışına dahil olmasıyla başlar. Umutsuz genç, eski bir kadını ve onun dünyasını aramaktadır. Gence yardım etmeye karar veren kadın bu büyülü gerçekliği yadırgamaz başına gelen tüm bu doğaüstü olaylar için sadece basit bir şekilde şaşırmıştım der. Büyülü gerçek hikâye ve romanlarının bir özelliği de budur, okuyucunun imkânsız olarak gördüğü her şey metinlerde gerçeğin kendisi olabilir.

Nazlı Eray, Eski Gece Parçaları hikayesinde anlatıcı olarak durakta bekleyen kadını seçmiştir, olayı kronolojik bir biçimde kadının perspektifinden yazsa da aslında temelde yöneldiği genç adamın fantastik ruh dünyasıdır. Ceplerinden gökdelen ve havuz çıkartan adam, bir aydır yanına gitmediği için eski kadını üzdüğünü düşünür, aralarında karşılıklı bir sevginin olduğu düşünülebilecek bu ilişki, hikâyede oldukça detaysız ve belirsizdir. Bu belirsizlik okuyucuya eksik parçaları zihninde tamamlayama müsaade eder gibidir.

 Tuhaf olayların olağan karşılandığı hikâye, otobüs durağı, eski kadının evi ve taksinin içi olmak üzere üç farklı sahnede geçmektedir. Nazlı Eray’ın pek çok roman ve öyküsü Ankara ve Ankara motifleri içerir, Eski Gece parçaları Hikayesi de genç adamın tozlu Ankara sokaklarını cebinden çıkartmasıyla bu motife kavuşmuş olur. Yazarların pek çok eserinde benzer motifleri, sıkılıkla kullanması eserlerde kimi zaman bir mahlas gibi görünebilir. Ankara sokakları, Kuğulu Park da kimi zaman imzası olmuştur Nazlı Eray’ın.

Nazlı Eray’ın hayal dünyasından ve psikolojik filtrelerinden çıkan hikâye ve romanlarına kesin bir şekilde semboller atfedilemez, büyülü gerçekliğin bir diğer özelliğini de burada görürüz, bu eserler yorumlanmaya oldukça açıktırlar ve değişkendirler.

Hikâye, takside, gencin umutsuzluğuna yenilmiş haline rağmen kadına “bulabileceğim o dünyayı değil mi?” diye sormasıyla biter. Kadın ise cevabını aslında çok önceden, eski kadının evinde vermiştir. “İki kişinin oluşturduğu bir dünyayı bulmak zordur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Issız Adam ve Issız Ada

Marcel Proust'un Ruh Dünyasından

Sosyal Normlar ve Kültür